29 Mart 2013 Cuma

Einstein Haklı Dağılabiliriz =)

EINSTEIN'A SELAMLAR


Merhaba, bugün size fizik dünyasından bahsedeceğim =) Herhalde böyle bir blog için yazılabilecek en absürt post gibi gözükse de değil aslında sıkılmadan uslu bir şekilde okursanız sürprizler geliyor =) Bundan çok zaman önce Einstein amcamız demiş ki " Zaman, ortama ve harekete göre farklılık gösterir. " yani tam olarak bunu dememiştir de benim anladığım o diyelim =) Bunu çok basit bir şekilde açıklarsak, ışığın hızının sabit olduğunu biliyoruz (ışık saniyede 300000 km gider/sabittir) sonra elimizde bir de hız formülü var V=x/t, burada V: Hız, x: Yol ve t:zaman. Şimdi ışığın hızı sabit ama gittiği yol sabit değil (Uzay büküldüğü için ışık dümdüz bir yol izlemiyor ve eğiliyor ve araya 4. boyut olan zaman giriyor), bu sebeple formüle bakarsak V=x/t, bizim güzel zamanımız ışığın gideceği yola göre değişiklik gösteriyor, yani işi bir sabite bağlarsak t'nin alacağı değerler sonsuz. Bir diğer örnekteyse ikizler. İkizlerden birini alalım fezaya tatile yollayalım, dönsün görsün ikizi kat be kat yaşlanmış, çünkü uzay-zaman kavramı kütle çekimiyle alakalı olarak dünyada daha farklı uzay için daha farklı. Gelelim benim zamanımın göreliliğine =)


Bildiğiniz üzere Haziran'a yetişmesi gereken bir tezim var. Bana sorarsanız 2 Kocaman ay var ki değmeyin keyfime...Hani az biraz utanmasam aman son hafta yazılır ki diye kendimi bahar'ın kollarına atacağım ki zaten kendisi de bugün gelir gibi oldu ancak, kış gibi bir Mart yaşadık...(Bitirme tezimi önceden bitirmeme rağmen son 3 gün hiç uyumadan yazdığım malesef sicilimde kara bir leke, dilerim Master için aynı adrenalini yaşamam =)  Peki tamam kocaman iki ay ise bu süre neden konu ev olunca ben de nabız yükselmesi, taşikardi, ateş basma ve histeri biçiminde ortaya çıkıyor??? Daha evlenmeme var 169 gün =) yani 5 buçuk ay...eeee ne oldu o zaman 2 ay kocaman olurken tey tey neler sığdırabilecekken, ev konusunda çok geç kaldık ve bu sebeple müstakbel sevgilimin başını yemekteyim...Ev bulamayacağız, eşyaları ne yapacağız, yok bulduk ama içi tadilat gerektirirse, geç kaldık, çalışırken nasıl uğraşacağız ve daha nice bitmek bilmeyen dırdır...Neymiş o zaman, =) zaman göreliliği olduğunu kabul ediyormuşuz ve pişkin bir şekilde her zaman biz haklıymışız e ne de olsa referansımız Einstein =)


24 Mart 2013 Pazar

2 Tez, 1 Çeyiz =)


Merhaba, bir önceki postta nişan ve sözden bahsedeceğimi söylemiştim ama şimdilik beklesin onlar =) Bu hafta çeyiz alım olayına artık tamamen girdim en azından o mod'a. Çünkü insana bir deli mutluluğu veriyor ki sormayın. Düşünün elinizde boş bir resim kağıdı var ve sonsuz boya seçenekleri, tüm yaratıcılık size ait...İşin sonunda sürpriz bir şekilde rezil de olabilirsiniz, vezir de...Özellikle de ilk defa böyle bir şeye giriyor ve çevrenizde anneniz de dahil olmak üzere çok da yönlendirebilecek kişi yok ise ne oldu değil ne olacak demelisiniz. Belki çok istediğim gibi bir ev olacak belki de bir sirk'e dönüşecek, bekleyip göreceğiz...amaaaa ben durmuyorum tabi bir yandan tezle başıma çorap örüyor, bir yandan da çeyiz alım olayına devam ediyorum =) Aşağıda birkaç örnek sizleri bekliyor...Heyecan dorukta =)

 Little, little into the middle =)

İnsanın evi, dışarıda bulunduğu ve işe gittiği ortamla aynı olmamalı..."zaten modern", "yeni" gibi kavramlar her yanımızda...Metrobüste de gördüğüm bir milyon insanı düşünürsem...Ve düşündüm karar verdim =) Zaten doğa aşığı bir insanım ve içimde fantastik dünyaya, eskiye ve geçmişe dair şeylere de hayranlık olunca... Eve bir konsept bulamadım doğrusu çünkü kafam çok karıştı. O mu bu mu derken dedim ki içimden hangi birini seçersem seçeyim sonra yorulacağım ve sıkılıp, bırakacağım...İş bu sebeple =) her şeyden az, az uyumlu bir şekilde olsun, benim olsun, hiçbirinde aklım kalmasın dedim =) Bu yüzdendir ki korkum işin sonunda cirque de soleil'in dekoru gibi bir evde yaşamak zorunda kalmayayım...Neyse onun da eğlencesi bambaşka olur belki =)

1) 

Sürahi; Mudo'dan, belki şimdi bulamayabilirsiniz çünkü ilk çeyiz parçam çok önceden almıştım 30'a yakın da bir fiyatı vardı =) o kadar paraya kıymamın sebebi ise evim için, bir game of thrones havası idi çünkü eski hanlarda bulunan sürahilere benziyor her ne kadar fotoğraf net olmasa da. Gerçi hala istiyorum =) Elimden gelse yüzüklerin efendisi ve hobbit'in dekoratörünü bulur getirir evimi döşetirdim =) Kahve fincanları; Paşabahçe'den, istemeye gelecekleri zaman evdeki stok eksikliğinden dolayı şansıma ve payıma düştü. Çünkü annem tutturdu herkesin aynı olsun diye, o zaman sen alırsın dedim =) çünkü 6'lı bu setin fiyatı 140 küsür, 3x2 farklı renkten oluşuyor ve anne hediyesi =)

2)

Bardaklar ise yine paşabahçeden fakat bunlar oldukça uygun 5 tanesi (Su-K.Şarap-B.Şarap Kadehleri ve su-meşrubat bardakları o.ü) 5 tanesi 20 tl gibi tutuyor, şu an henüz yıkamadan fotoğraf çektiğim için tozlar olabilir =) onları görmeyin çok güzeller...zaten günlük kullanım için de uygun misafir gelince (henüz almadığım ve alacağım Bernardo'dan aşağıda bulunan takım ile de kullanılabilir. Bernardo da 1699 tl olan takımın indirime girmesini bekliyorum =) bir de mümkünse gümüş kaplamalı çatal-bıçak takımıyla (yine Bernardo) 2799 yapıyor şu an ileride ne olur bekleyip göreceğiz =) ki piyasada fiyatlar çok değişiklik gösteriyor 700 tl'ye de bulabilirsiniz 15000'e de çünkü ithalinden yerlisine o kadar çeşit var ki aklınız durur. En iyisi birini beğenip çok da kafayı karıştırmadan beklemek =)


 3)

 Yastıklar Viverlin'in tavsiyesi sayesinde benim oldu =) Takipte kalın derim...Hem instagram, hem de twitter hesabı var...Ve yastıklar sadece 15 tl...Özdilekten...Yumuşacıklar ve fermuarlılar, çıkarıp yıkayabilirsiniz...Yatak üzerine düşündüm çünkü salonum çiçek-çiçek olmasın istiyorum dengelensin biraz ev salonda ne kadar az çiçekli böcekli şey o kadar iyi =) çünkü mutfak zaten o eksiği oldukça tamamlayacak =)...her odada olmasa da olur =)

4)
 

Önlük Bağdat Caddesinde Retromance adlı butik bir mağazadan (25 tl_Bugün aldım) Masa örtüsü siparişi vermek için kadın davet etti...gidilmeli-görülmeli çok orjinal ve güzel şeyler var...Marks&spencer'ın  sokağında sağda kalıyor. Masa örtüsü ise yemeğe çağıracağım arkadaşlarım için gizemini koruyacak =) o da 160x240 olmak üzere 55 tl. Peçeteleri de yürürken bir mağazada bulduk kampanya varmış 2 alınca 1 bedava annem alınca, komşuda pişti bana da düştü =) Desenli peçetelerin fiyatına göre çok çok pahalı değil ama yine de tanesi 10 tl, küçükler ise 7 tl =)

5)

İşte bunlar da ıvırlar, zıvırlar =) Çaydanlıklardan Japon balıklı olan 25 tl internetten, 1 ay önce aldım bir kampanyadan ara ara geliyor. Fondü : 15 tl ve 5 bıçaklı pizza kesme tahtası da 15 tl onlar da internetten aynı kampanyadandı. Sanırım http://www.bitenekadar.com/ sitesinden. Lacivert çaydanlık ise Mudo'dan kız kardeşime doğum günü hediyesi aldığım zaman 3 ürün alana bir tanesi bedavaydı ve bana da hediye oldu =) piyasa fiyatı ise 49,5 tl imiş...Fanny yazan cam nihaleyi ise Portekiz'e gittiğimde, sene başında 6 euro'ya almıştım 14 tl gibi düşünün =)

6)


Salata kasesi Paşabahçe'den 34,5 tl =) arkadaşlarım geldiği zaman kullanacağım yemek takımıyla uyumlu ama onu da paylaşmayacağım sürpriz...çünkü masa örtüsü gibi içi yemekli ve sofra kurulu göreceksiniz 5 küsür ay sabredin =) Bu arada bunlara bu paraları acımadan verip Paşabahçeyi zengin ettim ama inanın bir sürü şeyden feragat da ettim =) pişman mıyım???Şimdilik hayır =)

7)


Bunlar da Mudo'dan banyo seti. Annem beğenmiş almış, fiyatını sormadım =) Sabun da onun hediyesi L'occitane'dan.Afrika'daki kadınlar yapıyormuş bu sabunları doğal özlerden ama henüz okumadım içeriğini =)


Şimdilik Hoşçakalın...Devam edecek...

(Fotoğraflar bana ait olurken, alıp kullanmayınız =), resimler ise sağolasın google görseller =))

20 Mart 2013 Çarşamba

Sıdıka'nın içindeki ben ve Benim içimdeki Sıdıka...


Merhaba, =) Blog'a yeni başladığımdan mıdır nedir içimde bir heves ne biliyim böyle bir yazma aşkı, yazıpta paylaşma aşkı doldu ki darısı tezimin başına...Konumuza dönersek; Sıdıka karakteri, Atilla ATALAY'ın yaratmış olduğu bir karikatür belki hatırlayanlarınız olursa bir zamanlar dizisi de vardı. 





Şimdi bu kız ev kızıydı ama aklı kitapta, bilimde işte binbir çeşit entellikteydi ama dönüp dolaşıp akşama çorba kaynatıp, alıyordu eline ütüyü ve kırıp oturuyordu dizinin üstüne...Yani okudukları, bildikleri kendine, pişirdikleri ise başkalarının yanına k"(şapkalı a =)"rdı. Bana gelirsek içimde öyle bir Sıdıka varmış ki bunca sene nasıl bastırdıysam bir hortladı, pir hortladı. 


Hani artık oturup, patates oyup, oturtma pişirmiyorum veya hala çamaşır falan da giriştiğim yok (Aile ile yaşamanın bir elin parmağını geçmeyen ballarından biri.) amaaaa öyle bir merak, istek ve heyecan var ki ev kadınlığından bıkmış, tükenmiş kadınlar derneği beni terlikle kovalayabilir o derece. Hani çalışırken sıkılırız müzik falan açıp dinleriz ya ben işte çalışırken açıyorum Refika'nın Mutfağını bir yandan bina analizi yapıyor bir yandan ev yapımı lahmacun dinliyorum işte öyle bir şey...Yoksa marifet, yetenek, hamaratlık benim için Çince kelimeler, anlamam, etmem...Belki bu yüzden böyle bir aşk, bilinmeyene karşı =) 


Sonuçta tüm Sıdıkaların içinde bir parça ince topuklu plaza kadını hevesi, bir çalışayım ve kariyer yapayım havam olsun, param olsun hevesi nasıl varsa, çalışan ahali için ise bu yerini "Aman, kocam işe gider ben biraz daha uyurum sonra çocukları okula gönderir, komşularla mantı günü yaparım, kocama da akşama süpriz olur."kadını yok mudur? Hadi itiraf edin çoğu zaman ayaklarımızın canına okuyan o topuklular (her ne kadar zaten giymesem de=) yerine pofidik ev patikleri düşleyen bir Sıdıka yok mu? =) Hoşçakalın...

Not: Gelecek Post....Geçen sezon hayatımda neler oldu özeti?

(Resimler ve Fotoğraflar İnternetten alıntıdır.)




 

19 Mart 2013 Salı

Başlangıç


 

Düğün vs. Tez (Düğün, Tez'e Karşı)

Öncelikle herkese merhaba, kısaca tanışmamız gerekirse,
Aklında hiç mi hiç blog yazmaya dair bir fikri olmayan, zaten blog'a kadar yazıp bitirmesi gereken koskocaman bir tezi olan, ayrıca çalışan ve düğün-dernek işlerinden bir nebze olsun anlamayan biri olarak başlangıcımızı yapabiliriz =) Şimdi bu saydığım bahanelerden nasıl buraya geldiğimi anlatmak için nedenlerinden başlamak lazım...



Hayatım boyunca önceliğimin dersler, kitaplar, hobi olarakta film-tiyatro ve müzik gibi şeylerle fazlasıyla doldurduğumdan ve 7 senelik bir ilişkiyi yürütme çabalarından, bugüne kadarki kayda değer çeyizim; diplomam ve onu izleyen iş hayatım, yüksek lisansım gibi evlilik ve çeyizle uzaktan, yakından ilgisi olmayan hedef ve süreçle geçti...Ta ki geçen Ağustos ayına kadar...Önce Nişan ve şimdi de beni bekleyen Eylül Düğünüm...Hazır mıyım???






İşte burada başlıyor her şey. Çünkü evliliğin, sorumluluk almanın, koca bir evi idare etmenin kolay olmadığını ve olmayacağını biliyorum. Bu aşamada pimpirikli, kontrolcü ve plansız yaşayamayan karakterimle kendime ne kadar acısam azdır =) Hadi beni geçelim müstakbel eşime yanıyorum, hem acemi bir gelinle uğraşmak zorunda kalacağı hem de çokta anlamadığı halde her şeyi kontrol etmek isteyeceğinden dolayı =)




Kıssadan hisse bir yandan Haziran da bitmesi gereken tezimle boğuşurken, bu evlenme olayı bütün konsantrasyonumu alıp Maldivlere doğru yol aldığı için bu blog'u yazmaya karar verdim. Çünkü ne aşamada olduğumu sizlerle paylaşıp, yorumlarınızdan faydalanacağım. Belki böylece tezime daha rahat konsantre olur ve aradan çıkarırım...Beni bekleyen Doktora'ya şu an girmiyorum =) Onun sırası var...
İlk post için tanıştık sayılır, ilerleyen günlerde tezimle ters orantılı olarak beni buralarda daha sık göreceksiniz...Hoşçakalın demeden önce bu blog'a başlamama vesile olan ve ilham aldığım, aynı zaman da en iyi arkadaşlarımdan biri olan Viverlin'e ayrıca Gelin yolu ve Sonsuz Dekorasyon'a ve Kobican'ın Dünyasın'a teşekkürler...Hoşçakalın...


(Resimler ve Fotoğraflar internetten alıntıdır...)